17 Temmuz 2014 Perşembe

VİCDANİ RET, KÜRTAJ, ANADİLDE EĞİTİM ve EKMEL BEY

        Hem sosyal demokrat, hem ülkücü, hem dinci, hem ulusalcı yani hemen her şeyci çatının ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, geçtiğimiz günlerde Taraf gazetesinden Tuğba Tekerek'e bir mülakat verdi. Bu mülakatta bazı kritik sorulara verilen felaket cevaplar her tür medya kolunda eleştirildi; fakat eleştirilerde gözüme çarpan nokta, bu yanıtların kişisel başarısızlık sonucuymuş gibi yansımasıydı.

        Ben, böyle bir çatının altında gösterilebilecek her adayın, böyle kaçamak yanıtlar vermek zorunda olduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle bazı sorulara verilecek açık ve net cevaplar, çatı altındaki partileri birbirine düşürecek cinsten. Ama Ekmel bey'in sorulara verdiği kaçamak yanıtlar o kadar çok sırıttı ki, mecburen ona oy vermeye karar vermiş bir çok kişi tekrar düşünmeye başladı. Şu kritik soruları ve cevapları teker teker inceleyelim ki, ilkesiz siyasetin, kısa zamanda nasıl bir siyasetçi yarattığını bir kez daha görelim.


Soru 1.  Anadilde eğitim.

Ana dilde eğitim konusunda tüm çatı partilerinin üzerinde birleştiği bir fikre sahip olduğu için kaçamak yanıta ihtiyaç duymadı, bu tavrıyla zaten kültürel ve sosyal talepleri olan Kürtlerin oyuna talip olmadığını gösterdi. Anadilde eğitimin gerekli olmadığını ortaya koymak için şu cümleyi kuruyor:

"Ben size örnek verdim. Fransa’nın güneyinde İtalyanca, Alsas’ta Almanca, İspanyol sınırına doğru İspanyolca konuşulur. Ama Fransa’da bir dil vardır."
Bunun üzerine Tuğba Tekerek çoklu eğitim sistemi olan bir ülke olarak İspanya örneğini veriyor. Yanıt ise müzakere masasında dediğim dedik diyeceğinin sinyali adeta:

O başka. Problemi bu noktaya sıkıştırmamak, müzakerenin ve gelişmenin önünü açmak lazım. Biz bu işi halletmek istiyorsak, suhuletle, adım adım yapmamız lazım.
Şimdi birincisi; niye "o başka"? Koskoca cumhurbaşkanı adayının cevabı "o başka" düzeyinde midir? Konuyu kapatın anlamına mı geliyor bu? Sonraki başka bir cevabını da "çok rica ederim" vurgusuyla bitirince "evet gerçekten konuyu kapatın" anlamına geliyormuş diye düşündüm. Yanıtların niteliğine gelince: İspanya için "o başka" diyor. Fransa ve İspanya; iki AB üyesi, benzer ekonomik ve sosyal dinamiklere sahip iki ülke. Ayrıca İspanya bu konuda hiç de başka olmayan, bize gayet yakın bir örnek. İkinci yanıtında ise kabaca, anadilde eğitim önemli değil, ona sonra da bakarız demeye getiriyor. Neyse ki hala müzakere masasında. Bu da yanıtın "iyi şeyler de oluyor" dedirten tarafı.

Bu soruların devamında da zaten 100 yıllık resmi söylemi tekrarlayıp duruyor ve çatı altındaki hiçbir parti liderini üzmüyor.


Soru 2. Türkiye hariç Avrupa Konseyi üyesi tüm ülkeler vicdani ret hakkını tanıyor. Sizce Türkiye de vicdani ret hakkını tanımalı mı?


Cevap tam komedi: Vicdani ret hakkının ne olduğunu bilmiyorum!

Tuğba Tekerek "insanlar vicdani sebeplerle elime silah almak istemiyorum, askere gitmek istemiyorum diyorlar" diyerek ne olduğunu açıklayınca da şöyle diyor:

Anladım. Doğrusu, böyle bir soruyla ilk defa karşılaşıyorum. Fazla incelemeden cevap verirsem, kendimi inkar etmiş olurum. Okumadan alim, gezmeden seyyah olanları sevmem. Benim bunu incelemem lazım.

İşte bu cevap tam da sırıtan kaçamak cevap örneği. Bu cevap karşısında akla iki seçenek geliyor. Ya gerçekten bilmiyor ya da cevaplamamak için bilmediğini söylüyor. Ben ikinci seçeneği daha olası görüyorum. Bu konu İslami çevrelerde de defalarca tartışıldı, İslami gerekçeyle askerliği reddedenler ortaya çıktı; hatta Nisan 2012'de Diyanet İşleri Başkanlığının vicdani ret aleyhinde verdiği bir fetva bile var. Dönemin İslam Konferansı Örgütü Başkanı olan Türkiye vatandaşı bir profesörün bunu hayatında ilk kez duymuş olması için dünyayı ve ülkesinin gündemini hiç takip etmiyor olması lazım ki bu da kesinlikle bir özür olamaz.

Bence Ekmel bey vicdani ret hakkının geçerliliğinden yana; fakat altında olduğu çatının partileri -CHP'nin bir kesimi dışında- askerliği tartışmayı bile vatan hainliği sayabilecek noktada ve Ekmel bey de onların dışında bir görüş beyan etmek istemiyor. İşte bu nedenle Ekmel bey'in bu sorudan kaçtığını düşünüyorum. Eğer vicdani reddin karşısında olsaydı zaten bunu açıkça söylerdi ve bu sorudan kaçmazdı.

Soru 3. Kürtajla ilgili kadınların "benim bedenin benim kararım" sözüne bazı dindarlar karşı çıkıyor. Siz ne diyorsunuz?

Bu çatının adayı için çok kritik bir soru. Bu çatının altında tüm kesimleriyle kürtaja karşı olmayan CHP ile ulusalcılar ve tartışmasız karşı çıkan MHP var. BBP, SP gibi daha muhafazakar çatı destekçileri de tabii ki karşı çıkıyorlar.

Burada Ekmel bey'in problemin mağdurunu değiştirmesi gibi bir sorun var. Şöyle:

Başkası farklı düşünüyorsa, o onun görüşüdür. İnançlı bir insansa, çocuk alma konusunda dinin tespit ettiği ölçüler vardır. Ruhun oluşması meselesi var. Ben bunu ezbere bilmiyorum, yanlış bir şey söylemek istemiyorum. Herkes bu konuda saygılı olmalı. İnanç meselesi ve hayat meselesi... Verilen canı, insanın alma hakkı var mıdır? Ben size soruyorum: Allah’ın verdiği canı, siz alabilir misiniz? Bunu da sormak lazım, değil mi?
Yani Tuğba Tekerek, dindarlar kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara saygılı olmalı mı diye sorarken Ekmel bey, insanlar inançlara saygılı olmalı şeklinde cevaplayarak hem İsa'ya hem Musa'ya yaranmaya çalışıyor. Ayrıca sanki kürtajın serbest olması gerektiğini düşünenler inançlı insanları kürtaja zorluyormuş gibi bir algı yaratıyor. Son cümlesiyle kürtaja karşı olduğu mesajını veriyor ama çok net bir karşı tavır koyarak da seküler çevrelerden tepki almak ve bu konuda Erdoğan'la aynı kafada olduğunu "açık etmek" istemiyor.



Diğer adaylardan R. Tayyip Erdoğan için sorulara net cevaplar veriyor ya da vermiyor gibi tespitlerde bulunamıyoruz; çünkü zor soru soracak gazetecilerin karşısına zaten çıkmıyor. Farklı ortamlarda soranlara da fırça atıp susturuyor. Selahattin Demirtaş ise net bir siyasi geleneğin temsilcisi olduğu için kaçamak yanıt vermesini gerektirecek bir durumu yok. Bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu' nun mülakatını, Demirtaş'ın mülakatlarıyla karşılaştırırsak, ilkesiz politik hesapların çatısı altında siyaset yapmanın, yılların birikimiyle büyük bir saygınlığa erişmiş bir insanı ne hale getirdiğini rahatlıkla görürüz.

Bu mülakatta başka sorular da var; ama ben en çok tartışma yaratan üç soru üzerinde durdum. Mülakatın tamamını aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak okuyabilirsiniz.

 http://t24.com.tr/haber/vicdani-reddin-ne-oldugu-bilmiyorum-kurtce-eve-hapsedilmemeli-kurtaj-icin-dinin-tespit-ettigi-olculer-vardir,264643


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder